19 Aralık 2015 Cumartesi

KARAKTER ANALİZİ

WINSTON SMITH

Winston romanımızın baş karakteridir. Sıradan bir parti ‘işçisidir’. Gerçek Bakanlığında partinin resmi kayıtlarda yaptığı ‘ironik ve insanı sorgulatan’ türden hataları düzeltmekle yükümlüdür. Pekala, size örnek vereyim. Mesela parti 2 ay önce Avrasya ile savaşta olduğunu açıklar fakat aniden bir şeyler oluverir ve parti Avrasya ile savaş içerisinde olmadığını açıklar ve geçmişte kayıtlardaki bu ifadeye ters düşen ifadeleri düzeltilmelidir ve bu savaş hiç olmamış gibi gösterilmelidir. Fakat parti mükemmel(!)bir stratejiye sahiptir ve bu kayıtların silinmesi için Gerçek Bakanlığında bir mevkii bulunur, bu mevkiide ise baş kahramanımız Winston vardır. Winston her ne kadar parti rejiminin basısının farkında olsa da içinde bulunduğu şartlardan ve ‘Düşünce Polisi’nin ajanlarından korktuğundan ve kendini bu konuda yalnız hissettiğinden baş kaldıramaz. Yalnızlık demişken, Winston ne zaman yalnız olmamıştı ki. Kendini bildi bileli yalnızdı o ,bir zamanlar karısı varken bile. Düşünce Polisi’nden az buçuk bahsetmek istiyorum.Nasıl bişey ola ki bu düşünce polisi diyeceksiniz. Düşünce Polisi partinin ideolojisine ter düşen partiyi hedef alan, tehdit eden herşeyi yok etmek , buharlaştırmak için var olan bir oluşum. Bir örnek vereyim, günlük tutmak çok normal bir şey değil mi? Hatta yalnız insanların kendilerini açtıkları bir gereksinimdir günlük tutmak. Fakat bu partiye göre kabul edilemez bir düşünce suçudur.Winston partiye ilk baş kaldırışını ebrulu kapağı olan kaymak kağıtlı satın aldığı muhteşem defterine günlük tutmakla yapar. 
Geçmişte hatırladığı şeylerle şuanda yaşadığı şeylerin ironik olduğunu düşünür bu da partiyle çeliştiğini farkettirir ona, işte bundan sonra başlar bu başkaldırış. Tabii ki tek değildir bu sefer yanında sevdiği genç kadın Julia ve onlara görev veren iş birlikçileri O’Brien vardır.Fakat bu diktatörlüğü , rejimi yıkabilmek için onlar gibi hareket etmek zorundalardır. Parlak, aydınlık bir gelecek için her türlü kötülük mübahtır, fakat sadece bir süreliğine…




JULIA

Genç ve güzel bir kadındır kendisi. Arzuladığı şeyleri yapabilmek için partinin tutkulu bir işçisi gibi görünür. Sırf dikkat çekmemek için ‘Seks Karşıtı Gençler Örgütü’ne bağlıdır ve o iğrenç kırmızı kuşağı beline bağlar.Winston’un onu ilk gördüğünde Düşünce Polisi’nin ajanı olduğunu düşünmesine şaşmamalı. Julia aslında hayattan nefret eder ama hayattan zevk almasını da bilir , kurnazdır da. Dedim ya kendi nefsi için büyük tehlikeler atlatmıştır. Winston ile arasında duygusal bir bağ vardır Winston’un antikacı dükkanının üstündeki odayı kiralamasıyla bu gerçek bir ilişkiye dönüşüverir. Julia’yı anlamakta güçlük çekiyorum doğrusu Winston kırklarında neredeyse bunamış bir adam,yakışıklı desen yazarın tasvirine göre o da değil nesini beğenmiş  Winston’un bu kız. Ah bu kız , sonunda Winston’u da yakan o değil mi zaten.





BIG BROTHER

  Kendileri kitabın başkahramanı kadar önemli bir kahramandır. Partinin mutlak yöneticisi ve ülkenin diktatörüdür. Aslında kendisi gören insan sayısı çok azdır fakat herkes tanır onu. Çünkü her tarafta “BÜYÜK BİRADER SENİ İZLİYOR” yazan afişler bulunur. Evet ben de kitabı okuyan herkes gibi Orwell’ın böyle bir karakteri yaratmasının nedeninin ‘ Stalin’ olduğunu düşünüyorum. Yazarın yaşadığı dönem itibariyle ve Stalinin baskıcı diktatör rejiminin etkileri olduğunu düşünüyorum. Tabii ki bu benim fikrim yazar çok farklı şeyler düşünmüş olabilir ama benim fikrim bu yönde. Ama eğer kitabı günümüzle bağdaştırırsak  şunları söyleyebilirim ki ; Big Brother hala yaşıyor, bir değil belki de birden çok BB vardır. Biraz klasik olacak ama bence bu Big Brother şuan ki Amerika ta kendisidir. Düşünsenize her yerde tele-ekranlar , gözetleniyorsunuz, dinleniyorsunuz, attığınız her adımdan haberdar oluyorlar, ve mutlak güç sahibiler.Ve eğer onların dediklerine karşı gelirseniz resmi ya da gayri resmi olarak buharlaştırılabiliyorsunuz ya da hiç var olmamış gibi lanse edebiliyorsunuz. Aslında kitapta halk ve parti üyeleri , hepsi her şeyin farkında fakat güç kimdeyse onun tarafında olduklarından ve güçsüz olduklarından (baş kaldıramayacaklarından) kimse sesini çıkaramıyor ve her şeyi kabul ediyor. 

İşte  size de Amerika’yı tanımlamışım gibi gelmiyor mu? Vay be Orwell sen ne ileri görüşlü bi insanmışsın. Şükür ki bugünleri görmemişsin hele ki WikiLeaks Belgeleri’nin ortaya çıkış olayını Allah’tan görmemişsin yoksa kalp krizinden göçerdin valla. Yaaa işte  George’cuğum yazdığın dönemde romanın pek tutmadı pek para kazanamadın da ama şu zamanlarda müthiş popüler oldu . Çünkü herkes biliyor ki bir insanın  65 yıl sonrasını görmesi,hayal etmesi normal değil ve gerçekten güçtür. Ama gerçekten  nasıl bir hayal dünyan varmış ki sen bunu başardın dostum. Gerçekten kafanda neler olup bittiğini öğrenmek çok isterdim… Velhasıl, Big Brother ile ilgili içimi döktüğüme göre (rahatladım valla :)) diğer karakterlere geçelim.

O’BRIEN
Big Brother’a başkaldıran Goldstein’ın yeraltı örgütünde yer alan ve genelde Julia Winston’a görevler veren bir parti üyesidir.Parti üyesi olduğundan dolayı çok fazla dikkat çekmez ve bu yönden avantajlıdır. Winston ve Julia'aya yakınlık göstererek diktatörlük düzenini yıkacak ve ülkeyi yeniden özgürleştirecek bir örgüttün üyesi olarak onları da gruba dahil eder. Ancak aslında partinin yüksek seviyeli bir üyesidir ve görevi Winston ve Julia gibi partiye boyun eğmeyenleri tespit edip yok etmektir.

GOLDSTEIN
Parti'nin kuruluşunda yer almış ancak diktatörlük sistemine karşı çıktığı için partiden kovulmuştur. Yazdığı bir kitapla diktatörlüğe muhalefet eden insanlara umut ışığı olmuştur. Hayatta olup olmadığı bilinmemektedir ancak parti tarafından en büyük vatan haini ve terörist ilan edilmiştir. Tele-ekranlardan sürekli onun aleyhinde propaganda yapılır.Kim bilir belki gerçekten umut o’dur?



SAVAŞ BARIŞ,
ÖZGÜRLÜK KÖLELİK,
 CEHALET GÜÇTÜR!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder